Hüzün kokulu beyhude gençliğimin anısına,iki damla göz yaşına bir de idamlık bir aşkın son arzusuna yakışır bir gece yayılıyor odama,sabaha ramak kala...yastığımın altında yıllar öncesinden kalma bayat bir kaç mutluluk ilişiyor gözlerime...sahte bir tebessümle dudaklarıma konduruyorum belki bu defa işe yarar diye...sonuç yine hüsran...neden bu gülücükler büyük geliyor yüzüme?
Uykuyu unutmuş,düş korkağı gözlerime uyku değmeden soluk düşler bulaşıyor...Bitmeyen geceyi sabahlamak adına düşler biriktiriyorum uyku garibi gözlerimle...Sabaha bir gece kala,kalan son düşlerimi de tüketiyorum üşümüş gözlerimle...Nefesim kan kokuyor...Aldığım nefes yetmiyor ciğerlerime...Kan bağışlıyorum bileklerimden nefesime...Ölmeme bir nefes kalmışken yeni bir düş bir nefes daha katıyor solgun benliğime...Kör gözlerimle istemsizce izliyorum son düşümü son nefesim tükenene kadar...
Hiç tanımadığım yüzler oynuyor bu düşün baş rollerinde...İsmini bile duymadığım bir kent büyüyor içimde...Aşk firavunlarının kenti...Sol yanımda sakladığım son yalnızlıklarımı çalmak istiyorlar benden gözlerine aşk pusmuş firavunlar...Kaçıyorum...Ama sadece Yalnızlığımı öldürüyorum iki durak arası gelgitlerle..."Tanrım" diyorum..."Bu kentte neden bu kadar çok durak var?" Bütün yalnızlıklarım tükeniyor birer birer...Her durakta gözlerime aynalar batıyor...Kör oluyorum önce...Sonra birden gözlerimi görüyorum aynalarda...Gözlerim kimsesiz bir kenti hapsetmiş kan kokan siyahına...Bu düş ne zaman bitecek?...El yordamıyla yürüyorum hiç tanımadığım sokaklarda...Birkaç adım susuyorum…Sonra…Sonra bir adım daha düşüyorum hayata,bir ayrılığı daha yüklenerek…[/u9Her adımda bir ben yitiriyorum…Ve sonra...Son durağa geliyorum elimde kalan son benle...[u]Buğulu gözlerle okuyorum yazanları..."SON DURAK ÖLÜM...YOLCU KALMASIN...!"...Bakıyorum etrafıma tek yolcu benim...Durağın afişinde ismim yazılı...Son nefeslerimi sayıyorum çaresiz... "Gel" diyorum artık Azrail'ime..."Gel ve bitsin bu düş..." Bileklerime kırılmış aynalarımın cam kırıkları pusuyor...Buz tutuyor yangın kokan saçlarım...Dudaklarım...Dudaklarım hükmünü yitirmiş bir yalnızlığın son demlerine kuruyor tebessümün dar ağacını...Yalan bir tebessüm konduruyorum önce dudaklarıma...Sonra bir yenisini denemek için intihar ediyorum öncekini...Sonra bir diğeri...Elimdeki bütün tebessümler tükeniyor...Bekliyorum çaresiz...Birden gidişin geliyor aklıma...Ayaklarıma batıyor yokluğun...Yürüyemiyorum...Bileklerim kan damlatıyor kentin son durağına...Düşüyorum...Azrail’ime bir nefes kala bileklerimden tutuyor gidişin...Gidemiyorum...Bir düşün kan kokan siyahından,ölüme vuslat kala,gecenin efkar yüklü gözlerine düşüyorum...Uyanıyorum...Yine ölmemişim...
Düş kaçağı gözlerimi asıyorum gecenin zifiri yalnızlığına...Gecenin sabaha en yakın olduğu an hüzün değiyor şakağıma...Ben en güzel satırlarımla kaleme adını sayıklatıyorum…Bak ben yine ölümden dönüyorum ölüme meftun bir hayata...Ölmeyi bile hak etmiyorum ya...İçim acıyor...Ben iç kanamalı bir hastayım...Cesetler biriktiriyorum kalbimin morguna...Ceplerimden taşıyor işlediğim bütün cinayetler...Korkuyorum...Lisanım en aşk yanlarından suskun,kalbim en acıyan yerlerinden vurgun...Sessizliğimi bozmama ramak kala sabaha çıkacak kadar susacaklarım var yanımda...Bir damla aşk muhtaçlığında hangi gece varmaz ki sabaha?
Tanımsızım...Suskun bir aşkın zanlısıyım...Faili malum bir cinayetin bilinmeyen mağduruyum...Ruhuna fatihalık bir gençliğin mekanı cennet olamayan kişiliğiyim...Hükümsüzüm...
Şimdi yaklaşmayın bana ne olur...Dokunmayın iç kanamalarıma...Bir ölümden dönüyorum,yaralıyım...Bu defa yalnızlığımdan vurgun yedim...Suskunum...Suskun günceme son nefesimi veriyorum dokunmayın bana...Yalnızca öldürün beni en aşk yanlarımdan...Vurun şimdi kelimelerime aşk kelepçesini...Işıksız zindanlarda aşksız kelimelerle tüketin kalemimi...Katilin katline muhtaç bir maktülüm...Aşksızlığa hüküm giydim...Müebbetim...Ve iyiyim...
Ve son nefesim:
ADI YALNIZLIKTI,AŞKTI ACITTI...!
|