SÜRGÜNDEKİ MELEK !!!
Yıllar önceydi; o başkasının işlediği bir suçun müebbetini omuzlarında hissetmiş ve yaratılışından bu güne sürgün edilmişti. İlk başlarda yabancılık çekmişti ve yenidünyasına alışamamış hiçbir anlam verememişti.
Nasıl olurdu?
İnsanların bu kadar değişmesi…
Oysaki bizi biliyordu yaratılışımızı hatırlıyordu ve söz verişimizi tüm bunlara tanık olmuştu.
Bu gün o sözden çok uzaktaydık anlam veremiyordu ne değişmişti ki sanki? Neden bu kadar
kirlenmişti ellerimiz…
Her yanlışta haykırıyordu gerçeği pervasızca yapma! Ne olursun bu yanlış görmüyormusun!
Nasıl nankörlük edersin? Diye ama kimse dinlemiyordu bu yabancıyı ya boş ver deli galiba diyorlardı ya da duymazlıktan geliyordu insanlar. O kadar yalnız kalmıştı ki sürgününde zamana… Sevgiyi anlatıyordu bize sevmeyi Allah rızası için sevmeyi insanlar anlamıyordu bir türlü bir karşılık bekliyorlardı her şeyin ardından bir menfaat… O diyordu ki sevginin karşılığı yalnız Allah’tadır. Ama kimse bilmiyor bilmek istemiyordu bu hakikati. Sürgünde bir sürgün daha yemişti o. Karanlığa bırakılmıştı uçurumuna düşüncesizliklerin… İnsanlar o yokken rahatladıklarını sanmışlardı kimse haykırmıyordu gerçeği yüzlerine.
Hiç mutlu değillerdi oysa… Bencillik sarmıştı hayatlarını doğruyu bulamıyorlardı artık ve yapılan iyiliğe anlam veremiyorlardı akılların da hep aynı soru Neden? Diyorlardı yapılan her iyiliğe… Anlamışlardı artık onu tanımışlardı benlikleriyle o doğru olandı Nedenlerin tek ve mutlak cevabı.
Artık sürgünü bitmişti onunda artık kimse bilmiyordu bu yabancının kimliğini kim olabilirdi?
Hayata tek başına bu kadar anlam ve mana yükleyen… Kimileri ona: Keşke dedi, kimileri vicdan kimilerde gerçek olan onun bendeki yanı; ahde vefaydı diğer adı sevgi…
“ UNUTMAYIN AST OLAN RIZADIR YARADANDAN ONUN RAZI
|